Roma Mimarisi milattan önce 300 yıllarında ortaya çıkmıştır. Antik Roma Mimarisinde Yunan mimarisinin izlerinin görülmesiyle birlikte, içerisinde barındırdığı farklı mimari unsurlar nedeniyle yeni bir mimari akım oluşturmuştur.
Roma Mimarisi Özellikleri
Başlangıcı milattan önce 300’lü yıllara dayanan Antik Roma Mimarisi, Antik Yunan Mimarisinden farklı olarak kemerler, tonozlu tavanlar, kubbeler gibi mimarlığa çağ atlatan yapısal elemanlar kullandılar. Ek olarak, betonun bilinen tarihi itibariyle fazlaca kullanıldığı ilk dönem olma özelliğini de taşımaktadır.
5. Yüzyılda Roma Cumhuriyetinin resmi olarak kurulması sonra, Romalı Mimarlar Yunanların ve Etrüsklerin Mimari Tasarım etkilerini inceleyerek üzerine geliştirmeler yapmaya başladılar. Roma Mimarisini karakteristik olarak tanımlamak gerekirse, yapıların genel olarak kemerli ve kubbeli olarak inşa edilmesi şeklinde bir açıklama yapmak doğru olacaktır. Romalı mimarların ilk eserlerine göz atıldığında, kolonlar arasında ki yatay boşluğu yani kabaca bugün bilinen haliyle kirişlerin o günlerde giderek yaygın hale gelerek, ana yapı elemanlarından birisi haline getirmiş oldularını görmekteyiz.
Roma mimarisinde, beton, kiriş ve tonozların(kubbe tavanlar) gibi uygulamaların yaygınlaşmasıyla, Romalılar daha önce görülmemiş iç mekanlar tasarlamaya başladırlar. Romalılar, yapıların iç alanlarını kolon vb. yapısal elemanlarla doldurmak yerine o günün şartlarındaki mühendislik sınırları dahilinde taşıyıcı unsurları gizlemeye odaklandılar. Antik Roma eserlerine baktığımızda yapıların iç tasarımlarının en az dış cepheleri kadar etkileyici olduğunu görmekteyiz.
- Antik Roma Mimarisini incelediğimiz yazımızdan önce Mimarlık Tarihi Serimizin önceki yazılarına göz atmak ister misiniz?
Mimarlık Tarihi Serisi; Barınak, başlıklı yazımızı okumak için tıklayınız.
Neolitik Çağ Mimarisi, başlıklı yazımızı okumak için tıklayınız.
Mezopotamya Mimarisi Nasıldı? Detaylı Bilgi, başlıklı yazımızı okumak için tıklayınız.
Roma Mimari Yapıları
Romalı mimarlar, Yunan mimarisi etkisiyle birlikte Etrüsklerden de önemli yapı inşa ve tasarım teknikleri edinmişlerdir. Özellikle Yunan Mimarisinde “Post-Lintel” inşa yöntemleri tercih edilmiştir. Roma ise mühendislik alanında gösterdiği gelişmeler sonucunda, farklı türde kemerler, kirişler, tavan türleri (örneğin tonoz) gibi uygulamalara gidilmiştir.
Antik Romada şehirler kentsel planlamaya önem verilerek tasarlanmışlardır. Öyle ki, şehirler genel olarak ortayı boş bir meydandan oluşmaktaydı. Bu boş alanın çevresi şehrin önemli binalarıyla(Pazarlar, devlet daireleri, askeri, sivil yerleşim yapıları vb.) çevrili olmaktaydı. Şehirlerin odak noktalarında ise dini yapılar, tapınak gibi unsurlar yer almaktaydı. Bugünün bilinen eserlerine örnek vermek gerekirse, Capitoline tapınağı gibi yapılardır. ( Minerya, Juno ve Jüpiter’e adanmış Roma Tapınağı)
Tarihi kaynaklar incelendiğinde, Romanın mimariyi dünya tarihinin o zamanlarına kadar en iyi formu haline kavuşturmuş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Şehirler içerisinde devasa işlemeli kapılar, kemerli yapılar, devasa tapınaklar, çeşmeler, şehir çevresinden geçen gezginler için konaklar Romalıların sanata ve mimariye verdiği değerin en önemli örnekleridir. Bugün, bunun en iyi örneklerini, Roma mimarsinin özünü çok iyi derecede korumuş olan “Pompeii, İtalya” da görmek mümkündür.
Antik Roma Mimarisi Yapı Malzemeleri
Romalı Mimarların kullandığı tavan teknikleri (tonozlu yapılar) basit geometrik formlar olarak görülmektedir. Genel olarak, yarım daire şeklinde olan beşik diye tabir edilen tonozlar, segmental yapıdaki tonozlar gibi tavan yapıları bunlara örnektir.
Tonoz nedir sorusunun cevabı ise şöyledir. Tonoz, mimari bir kavram olarak kemerlerin bir araya gelerek yapının tavanını oluşturan parçaya verilen isimdir. Tonozlar genel olarak tuğlaların harç ile bir araya getirilmesiyle oluşturulurlar. Roma Mimarisi özelliklerine bakacak olursak, tonozlarda sıva ve fayans kaplama uygulamaları yapıldığını görmekteyiz. Tonozlu yapıların en güzel örneklerinden bahsedecek olursak bunlar, Maxentius ve Konstantin bazilikalarıdır.
Roma Mimarisi Özellikleri ülkenin dini, siyasi yaşantısı ile şekil almıştır. Örnek vermek gerekirse, ülkede oldukça fazla sayıda dini yapı, katedral vb. yapılar bulunmaktadır. Bu yapıları incelediğimizde, tonozlu tavanlarıyla birlikte kubbeli yapılar oldukları görülmektedir.
Yazımızın başında, Antik Roma Döneminde betonun fazlaca kullanıldığından bahsetmiştik. Romalı mühendisler, betonu güçlendirmenin farklı yollarını da bu dönemde keşfettiler. Güçlendirilmiş betonu sadece “betonarme” olarak düşünmemek gerekir. Romalı Yapı Mühendisleri betonu saman vb. lifler ile güçlendirerek farklı formlarda farklı yapılarda kullandılar.
Roma mimarisi özelliklerini incelediğimizde, bugün kullanılan HVAC ve mimarlıkta ki doğal havalandırma yaratma unsurlarının kullanıldığı ilk dönem olma özelliğini de taşımaktadır. Roma halkının konut yapılarını incelediğimizde, ev içerisindeki sıcaklığın kontrol edilmesi ve sürekli bir hava sirkülasyonu sağlanması amacıyla içerlerinde geniş bir avlu barındırdıkları görünmektedir.
Sonuç
Antik Roma Mimarisi gerek yapısal özellikleri, gerek kullandıkları yapı malzemeleri, yapım teknikleri gibi konularda bugünün mimarisine ve yapı mühendisliğine büyük ölçüde şekil vermiştir. İtalya’nın bugün ki tutumu özelinde bu yapıları korumaya devam ettiğini, şehirlerinde planlamaya büyük önem verdiklerini görmekteyiz. Geçmişten geleceğe bakıldığında, Romalılar için mimarinin önemini, bir gelene haline geldiğini görmekteyiz.
ollar, su kemerleri ve anıtsal yapılar gibi Roma’nın mühendislik başarılarına da vurgu yapılmış.